15 Temmuz 2015 Çarşamba

kötüye gidişimiz

 ben ne zaman çok düşünüp az yazan birine dönüştüm bilemiyorum. şu bilgisayarla klavyeyle aram pek iyi olmadı zaten. kağıda kaleme daha düşkündüm. ama zaman hızla değişti. günlüklerimizin, anı defterlerimizin yerini aldı bu siteler. artık hayatımıza yeni bir insan girdi mi onu tanımaya çalışmakla uğraşmıyoruz. açıyoruz feysini, tivitırını, instagramını, tambılırını zartını zurtunu, hoop tanıyıveriyoruz adamı. tabi bu iyi mi kötü mü kişiye göre değişir. bir insanı tanıma sürecindeki heyecanımız bile yok artık. mutluluğumuzu, üzüntümüzü, ayrılıklarımızı, laf sokmalarımızı burdan beyan ediyoruz. genç anne adayları hamileliklerini açıklıyor, bebekleri elimizde büyüyor resmen. hiç tanımadığımız insanların evlerine, eşlerine, mahremlerine aşinayız. kapalı kutu insanlar çok az artık. neredeyse yüz yüzeyken bile mesajlaşıyoruz. dünyadaki herkese ulaşabiliyoruz. imkan arttıkça heyecan azalıyor. ayrılıklar da ayrılık değil artık. kimin nerede kimle olduğu ortada. merak bile etmiyoruz. medeniyet ilerledikçe, maneviyatımız kara deliğe sürükleniyor sanki. duygularımız buz gibi, hüzünlerimiz bir başkasının şiir satırları kadar yabancı. iki uzun cümle kurabilen insanların kitap yazdığı, daha acısı çok satanlar listesinde dolaştığı zamandayız. okuyoruz evet, saçma haberleri, aptalca sayfaları, uydurma felsefeleri, kendi kendine yetemeyen sözde yaşam koçlarını. dinliyoruz evet, manadan melodiden yoksun bakkal şarkıcılarını. izliyoruz; kimin aynı evin içinde kime atladığını, erotik fantezilerini, dokunulmazlığı kimin kazanıp kime dokunduğunu. seyahat ediyoruz, geçtiğimiz yollardan bihaber, kafamızı ekrandan kaldırmadan, mola yerlerinde inmeden. alacakaranlığın serinliğini, kokusunu, sokağın sessizliğini içimize çekmeden kitabını okuyup çakma vampir filmini izliyoruz. uyduruk giyiniyoruz, uyduruk boyanıyoruz, dandik filtreli güzeller olarak salınıyoruz sokaklarda. boyunlarında tasma gibi zincirleri ellerinde baba arabasının anahtarı pahalı sigarası ve zipposuyla gezen tiplere göz süzüp, beğenmediğimizin arkasından 'vay abaza' deyip, egomuzu okşayıp geçiyoruz. umurumuzda olan tek şey kendi boktan hayatlarımız. kötüye koşuyoruz, ağzımızdan salyalar akıtarak. dünyanın tüm güzelliklerinden uzak, koşuyoruz...

9 Temmuz 2015 Perşembe

muğla'nın rengi

merhabalar!
malum üniversite tercih dönemindeyiz. ben de okulu uzatarak üniversitede 5. yılını tamamlamış bir kardeşiniz olarak muğlayı ve özel hayatımızı burada deşifre edicem. buyursunlarr
merkezdeki apartımızın balkonundan muğla



eski muğla sokakları 

gergin muğla kedisi

bunun ne olduğunu unutmak istiyorum :(

Mskü M kapı girişinden kampüs

ders çalışıyor görünüp tıkınmak 

yağmurlu, aç, parasız. zavallı bir atm özgesi

yağmurlu günlerde dahi markete ev terliğiyle gider idik 

okulun kütüphanesinin önü, yağmurlu muğla akşamı

daha o kadar çok fotoğraf var ki, ata ata bitiremem. fakat şunu söyleyebilirim, muğla küçük ama şirindir, eğlenceli ama pahalıdır, bunaldığınızda en güzeli otogara gidip insanları izlemektir. merkezinde deniz yoktur, ama ilçeleri en güzel tatil beldeleridir.  nerede olursanız olun, güzel dostlar biriktirin. her şey gelip geçici, hayattan zevk almaya bakın, sevgiyle kalın :)