16 Ağustos 2015 Pazar

çok gezen bilir: Eski Foça

merhabalar!
   bu defa kısa bir gezi yazısı paylaşacağım sizinle. izmir'in otantik kasabası Eski Foça bu yazının kahramanı. bu yaz şeytanın bacağını kırdım ve Foça'ya gittim. İzmir çevresinde gezilecek o kadar güzel ve uygun yerler var ki. tarihçi olduğumdandır, gezeceğim yerin önce tarihçesini araştırırım.
   Minik Foça'mızın da  geçmişi şöyle;  'phokaia' İon yerleşim yerlerinin en önemli merkezlerindendi. Bugünkü batı medeniyetinin temelleri bu topraklarda atıldı. felsefe ve mimaride geliştiler, ayrıca usta denizciydiler. büyük yolcu tekneleri vardı. ege, akdeniz ve Karadeniz'e açılacak birçok koloni kurdular. İ.Ö. 9. yy'dan itibaren burada yerleşim vardı, yani gerçekten 'eski' Foça :)
 Ege'de doğal yapısını koruyabilen nadir yerlerden birisi burası. taş evleri, hep sahile çıkan dar sokakları, cıvıl cıvıl çarşısı, kayıkları, rakı-balık kokusuyla insanı çarpıp kendine aşık ediyor. amatör çekimlerimle ne demek istediğimi az da olsa anlatabilirim belki:






çarşıdaki iğde cafede sakızlı dibek kahvesi içmeden gitmeyin
 çok fotoğraf ve yazacak çok şey var fakat siz bana kanmayın, gidin görün. neticede; çok gezen bilir!

15 Temmuz 2015 Çarşamba

kötüye gidişimiz

 ben ne zaman çok düşünüp az yazan birine dönüştüm bilemiyorum. şu bilgisayarla klavyeyle aram pek iyi olmadı zaten. kağıda kaleme daha düşkündüm. ama zaman hızla değişti. günlüklerimizin, anı defterlerimizin yerini aldı bu siteler. artık hayatımıza yeni bir insan girdi mi onu tanımaya çalışmakla uğraşmıyoruz. açıyoruz feysini, tivitırını, instagramını, tambılırını zartını zurtunu, hoop tanıyıveriyoruz adamı. tabi bu iyi mi kötü mü kişiye göre değişir. bir insanı tanıma sürecindeki heyecanımız bile yok artık. mutluluğumuzu, üzüntümüzü, ayrılıklarımızı, laf sokmalarımızı burdan beyan ediyoruz. genç anne adayları hamileliklerini açıklıyor, bebekleri elimizde büyüyor resmen. hiç tanımadığımız insanların evlerine, eşlerine, mahremlerine aşinayız. kapalı kutu insanlar çok az artık. neredeyse yüz yüzeyken bile mesajlaşıyoruz. dünyadaki herkese ulaşabiliyoruz. imkan arttıkça heyecan azalıyor. ayrılıklar da ayrılık değil artık. kimin nerede kimle olduğu ortada. merak bile etmiyoruz. medeniyet ilerledikçe, maneviyatımız kara deliğe sürükleniyor sanki. duygularımız buz gibi, hüzünlerimiz bir başkasının şiir satırları kadar yabancı. iki uzun cümle kurabilen insanların kitap yazdığı, daha acısı çok satanlar listesinde dolaştığı zamandayız. okuyoruz evet, saçma haberleri, aptalca sayfaları, uydurma felsefeleri, kendi kendine yetemeyen sözde yaşam koçlarını. dinliyoruz evet, manadan melodiden yoksun bakkal şarkıcılarını. izliyoruz; kimin aynı evin içinde kime atladığını, erotik fantezilerini, dokunulmazlığı kimin kazanıp kime dokunduğunu. seyahat ediyoruz, geçtiğimiz yollardan bihaber, kafamızı ekrandan kaldırmadan, mola yerlerinde inmeden. alacakaranlığın serinliğini, kokusunu, sokağın sessizliğini içimize çekmeden kitabını okuyup çakma vampir filmini izliyoruz. uyduruk giyiniyoruz, uyduruk boyanıyoruz, dandik filtreli güzeller olarak salınıyoruz sokaklarda. boyunlarında tasma gibi zincirleri ellerinde baba arabasının anahtarı pahalı sigarası ve zipposuyla gezen tiplere göz süzüp, beğenmediğimizin arkasından 'vay abaza' deyip, egomuzu okşayıp geçiyoruz. umurumuzda olan tek şey kendi boktan hayatlarımız. kötüye koşuyoruz, ağzımızdan salyalar akıtarak. dünyanın tüm güzelliklerinden uzak, koşuyoruz...

9 Temmuz 2015 Perşembe

muğla'nın rengi

merhabalar!
malum üniversite tercih dönemindeyiz. ben de okulu uzatarak üniversitede 5. yılını tamamlamış bir kardeşiniz olarak muğlayı ve özel hayatımızı burada deşifre edicem. buyursunlarr
merkezdeki apartımızın balkonundan muğla



eski muğla sokakları 

gergin muğla kedisi

bunun ne olduğunu unutmak istiyorum :(

Mskü M kapı girişinden kampüs

ders çalışıyor görünüp tıkınmak 

yağmurlu, aç, parasız. zavallı bir atm özgesi

yağmurlu günlerde dahi markete ev terliğiyle gider idik 

okulun kütüphanesinin önü, yağmurlu muğla akşamı

daha o kadar çok fotoğraf var ki, ata ata bitiremem. fakat şunu söyleyebilirim, muğla küçük ama şirindir, eğlenceli ama pahalıdır, bunaldığınızda en güzeli otogara gidip insanları izlemektir. merkezinde deniz yoktur, ama ilçeleri en güzel tatil beldeleridir.  nerede olursanız olun, güzel dostlar biriktirin. her şey gelip geçici, hayattan zevk almaya bakın, sevgiyle kalın :)

27 Kasım 2014 Perşembe

   yaradılışı izledi. tanrının çocuksu sevincini izledi. yeni oyuncağına meraklı bakışını izledi. en kıymetlisinin ondan yüz çevirişini izledi. çamurdan yığına nefesini üfleyişini izledi. kapılar ardından,ağlayarak. 
   
   sevgisi az olan kabullenir kaybedişi. melekler kabullendi. ama iblis ne şair oldu aşkından, ne mecnun.her günahın sebebi,en kötüsü şeytan oldu. çaresiz bir kadının kocasını elinden çalan metresine olan nefreti gibi bize hisleri. nefsin en derin günahları, en deli aşkın sahibi iblis.
   
   oysa biziz hırsız. asi biziz, nankör biziz. aşkın hırsızıyız. suç ne tanrının ne iblisin. içimizde tanrıdan bir parçayla yeryüzüne salınıp da tüm yaradılmışlara dünyayı zehir eden biziz. 

   derler ki 'hayır allahtan'
  o halde
  şer insandan
  aşk iblisten gelir.

 bu kazılı kaburga kemiklerimize...
  

31 Ekim 2014 Cuma

oysa ne de güzeldin.
nasıl zamansız gelivermiştin kapıma. minicik kalbinin sesini duymuştum o gece.
tüm suçları affettirdin. nefretim soğudu. iyiye dair her şey sıcacık yumak oldu, sen oynadın. bir uyku ancak bu kadar huzurlu olurdu.okuldan eve koşarak geldim sırf sen açsındır, sıkılmışsındır diye. bilseydim yılı doldurmadan göçüp gideceğini, hiç ayırmazdım yanımdan.

şimdi o pespembe patilerin yanaklarımı okşamıyor. bileklerimde tırnak izlerin yok. okuldan koşarak gelmiyorum. ama fotoğrafların her yerde. ne ben, ne ailemiz, seni hep anıyoruz. sen bana sorumluluğu, sevgiyi ve sadakati öğrettin. 

ama şu an izmirde bahçede oynamayı çok sevdiğin nar ağacının altında gömülüsün. ve ben nerde bi kedi görsem gözlerim doluyor. 

ben çayımı içeyim, sen de uyumaya devam et. küçük salağım, Dodis'im...

30 Haziran 2014 Pazartesi

son haziran günü

şunu fark ettim ki, en güzel yazılarımı mutsuzken yazabiliyorum. 
aylardır elim ne kaleme gitti ne tuşlara. ya vaktim olmadı, ya içimden gelmedi. ama şimdi yaz tatilindeyim ve zamandan bol bir şeyim yok. iş de bulamadığıma göre,sayfalar beni bekler.

üniversitede 4. senemin sonuna geldim.okulu bir yıl daha uzatarak hayata atılmayı biraz daha erteledim.fakat geçen zaman öylesine değiştirmiş ki beni. muğlaya, kendime daha uzaktan bakıyorum ve anlıyorum şimdi. yıllar çok şeyi götürmüş benden. ama çok şey de katmış.

bir kere, aşkı buldum.hep dua ettiğim, ağladığım, hayatımın merkezine oturttuğum aşkı. minnettarım kadere. en iyi dostu, en iyi sevgiliyi, sırdaşı, kardeşi, zaman zaman babayı, akıl hocasını verdi bana.

fakat hayatımdaki diğer önemli şey, dostluk, yitirdi anlamını. artık inanmıyorum dostluğa. istisnalarım var elbet ama bir elin parmağını geçmeyecek kadar az. kim bilir, belki olması gereken budur. 

aile. doğuştan sahip olduğum şans. kocaman evimizde, kocaman ailemle. babannemle,dedemle. iyisiyle kötüsüyle sevdiğim, beni her halimle seven ailem. en iyi sırdaşım, kalbimin en derini, kardeşim. ve yakında aileye dahil olacak ve bana yeni bir aile verecek olan sevgilim, can içim.

22 yaşımdan sevgilerle.


17 Şubat 2014 Pazartesi

yine de ben hep kötüyüm senin gözünde.

hiç bir şey, ilk gün olduğu haliyle kalmıyor. o heyecan, o aşk bile. kendimi kandırıyorum aylardır. iyi olan hiç bir şeyi hak etmiyorum. keşke diyorum bir kez daha. herkes gibi kalsaydım gözünde. sen de herkes gibi gelip geçseydin ömrümden.son çırpınışlarımız bunlar, tadını çıkarmaya bakalım. sen belkilerle, ben keşkelerle geldik yolun sonuna. ağlamayı bile çok görürsün sen bana. 

düşündüğün kadarım ben. fazlası olamam.

vücudunun her zerresini ezberlediğim bir adam nasıl yabancı olur ki bana? öğreneceğim. pişmanlık olmazsa olmazım benim. tuhaf olan mutluluk. ''hüzün ki en çok yakışandır aşıklara.''
kokunu da kirpiklerini de gözlerini de utandığında kızaran yanaklarını da hafızamdan atamam belki. senden önce güvenmezken kimseye, senin ardından kavgalı olucam kendimle. beni bitirmek için ben yeterim. 

sana ne olur bilmiyorum. kendimi de.

ahını alarak devam edeceğim belli ki yoluma. bu gece ''bunaldım'' dedin bana ilk defa. ilk defa sen kapattın telefonu. halin kalmadı. yoruldun. dinlenmek için uzun ve yalnız gecelerimiz var önümüzde. geceler hep senin.